Saliha bir Hanım istiyorum...
Yaş 25 evlilik zamanı geldi geçti .........derken annem açtı yuva kurma konusunu.
Saliha bir kız olsun gerisi gelir diye düşünüyordum.
Yakın bir akrabamızdan haber geldi.
komşuları çok dindarmış, kızlarının ailesinden dahada dine bağlı olduğunu duyunca sevindim.
Gittik bir görelim görüşelim dedim.Ilk ailesiyle konuştum...
Hatta ben konuşmadım sürekli onlar konuştu.şaşırdım kaldım...
Bir şey diyemedim...
Kına gecesinde en iyi müzüsyenler olacakmış...
Düğünde keza aynı...
Ev dayalı döşeli olacakmış,hemde hepsi en pahalısından...
Araba olacakmış son model hemde, çünkü komşunun damadı sıfır araba almış geçende...
Anne hadi kalkalım diyecektim utandım...
Kızla görüştürmek istediler...
İslamiyete uygun olarak görüştük...
on beş bilezik...
En güzel gelinlik(10 bin tl)...
En büyük düğün salonu...
Ne diyeceğimi bilemedim...
Ben Saliha Bir Eş istiyordum sadece...
Istekleri bir türlü bitmiyordu...
O anda yan taraftaki aynaya gözucuyla baktım kendime...
Görünüşümdede bir iş adamı profilide yoktu...
Yirmi beş dakika konuştu istekleri bitince sıra bana geldi.
Senin isteklerin nelerdir dedi...
Biran önce kalkıp gitmek istiyordum sıkılmıştım, geleli bir saat olmasına
rağmen dünya malına bağlananlarla birlikte olmak içimi karartmıştı...
Tekrar sordu isteklerin nelerdir...
Hayırlısı olsun dedim kalktım...
Nezaketle ayrıldık evden...
Yolda giderken telefon geldi...
Amcam arıyordu..
Yan komşuları serhat amcanın kızı varmış...
Serhat amca çok iyidir...
Cocukluğumdan beri tanırdım kendisini...
Tamam dedim dedim amcama geliriz...
Serhat amcalara gitmek için hazırlanıp annemle koyulduk yola, on beş dakika sonra ulaştık evlerine.
Sohbet açıldı çocukluğumuzdan,başladı beni övmeye...
Kızardıkça kızardım utancımdan birşeyde diyemiyorum...
Derken söz asıl konuya gelmişti...
Evladım seni severim maksat gençleri mutlu etmek Allahü tealanın izniyle dedi ve başladı isteklerini saymaya...
O kadar çok şey saydı ki uykum gelmeye başladı...
En sonunda da benim oğlumun kumar borcu var onu ödemeden evlilik de olmaz zaten dedi.
Birden gözlerim açıldı,şaşırmıştım açıkçası...
Gözümü yerden alamadım uzun süre...
Serhat amca gençleri görüştürelim dedi...
Bir odaya geçtik kız konuşmaya başladı...
Onceki görüştüğüm kız gibi ne varsa herşeyi istiyordu ...
Konuşmasını çalan telefonu böldü açıp konuştu kapattı.
Tekrar
çaldı konuşup kapattı... Sonra tekrar.. Dayanamadım sordum arayan kim
diye. Eski nişanlısıymış ayrılalı on gün olmuş. Neden ayrıldıklarını
sordum. Çay bahçesinde bir erkekle otururken görmüş sonra tartışmışlar,
tartışma büyüyünce de ayrılmak zorunda kalmışlar.
Oturduğun kişi
kimdi ki? ... Calıştığı yerdeki müşterilerinden biriymiş...Demek önceden
çalışıyordunuz? Evet ben masörüm dedi... Soktan şoka giriyordum.. Beş
dakikada bilmediğim bir sürü şey çıkmıştı... Evlilik amacını
sordum...
Nişanlısı çok rahatsız ediyormuş farklı bir hayat,farklı bir ortam
istiyormuş... Açık konuşmak gerekirse hava değişimine ihtiyaç duymuş...
Daha fazla dayanamayıp izin istedim kalktım... Ben sadece saliha bir eş
istiyordum... nezaketle evden ayrıldık annemle... Daha sonra öğrendim ki serhat amca arkamdan bir sürü laf etmiş...
Gülümseyip,bugün
öven yarın söver dedim içimden... Artık evlilik düşüncesinden vazgeçmek
üzereydim. Haftalardır dışarı çıkmıyordum. Akşamları hava almak için
balkonda oturup kitap okuyordum... Karşı komşumuz
gece çalıştığı
için akşam dokuz gibi evden çıkıyordu. On yaşındaki oğlu da babasının
peşinden ağlayıp dururdu her gece ablası çocuğu oyalamak için balkona
çıkarıyor ve her fırsatta benimle konuşmaya çalışıyordu... Bu sık sık
tekrar etmeye başlayınca bunaldım artık.
Bir akşam kıyamet ve
ahiret kitabını alıp aynı saatte çıktım balkona...Beni görünce o da
çıktı balkona, bir konu bulup yine başladı konuşmaya... Her akşam kitap
okuyorsun nedir onlar... işte beklediğim fırsat gelmişti okumak
istersen
vereyim deyince olur dedi... Besmele çekip iki üç metre karşıdaki kıza
attım kitabı. Hadi gir de evde okumaya başla dedim... Kitabı okumuş
olacak ki bir daha balkona çıkmaz oldu... Evlilikten vazgeçmiştim bir eş
bulmak
bana uzak görünüyordu...Aradan aylar geçmişti.o zaman zarfında birkaç
kızla daha görüşmeye gittim annemle... Fakat netice aynı değişen bir şey
yoktu...
Bir Salı akşamıydı içim çok daralmıştı, adeta
boğuluyordum... O gece iki rekat namaz kılıp yattım... Acayip bir rüya
gördüm... Birine anlatmalıydım bu rüyayı... O akşam balkonda dolunayı
izlerken telefonum çaldı...Gözüm dolunayda, cebimden çıkarttım telefonu
kimin aradığına bakmadan kulağıma götürüp telefonu açtım...Arayan ses
tanıdıktı...Fakat o günden sonra hayatımın değişeceğini nereden
bilebilirdim ki...
Arayan en yakın arkadaşım Aliydi. Canı sıkılmış
beni çağırıyordu. Abdest aldım evin yakınındaki çay bahçesine gittim.
Çocukluğumuzdan açıldı konu sonra gördüğüm rüyayı anlatmak
istedim...Tozlu bir köy yolunda gidiyordum elimde bir tane kılıç vardı
etrafımda ise bir sürü yılanlar... Yılanlar bir
metre kadar
yükseltmişler kafalarını yukarıya doğru...Hepsi üzerime atılmak için
zaman kolluyorlardı... Kılıçla kendimi savunuyordum... Bana yaklaşanları
kılıçla öldürüp ilerliyordum... Ileride uyuyan biri vardı bilmediğim
bir ses işittim ama ortalıkta kimse yoktu... Uyuyan kişiye baktım... O
ses; yatan kişi
Musab bin Umeyrdir dedi. Sonra ileride giden iki kişi gördüm biri Peygamberimizdi diğerinin kim olduğunu göremedim...
Ali
yorumlamaya başladı rüyamı... Düşmanlarını yenerek iyi bir neticeye
ulaşacaksın dedi... Konu evliliğe geldi yine... Başımdan geçenleri
anlattım...Dertliydim bu konuda... benim eşim dünyaya bağlı olmamalıydı,
sadece dünyalık uğruna yaşamamalıydı...
Uzunca dinledi Ali
sıkıntılarımı... O konuşmaya başladı bu sefer. Evden çıkarken annem dedi
bizim mahallede bir kız varmış onunla görüştürmek istiyorlar seni. Yok
Ali bundan sonra kolay kolay kimseyle görüşmek
istemiyorum
dedim... Kızda pek istekli değilmiş zaten dedi... niye diye sordum.. O
da birkaç kişiyle görüşmüş daha sonra evlilikten soğumuş iyice...Alinin
annesi ısrar edince de olur görüşelim demiş...Tamam dedim yarın
gideriz
diye sözleştik... Rüyam gerçek mi olacaktı acaba... Bu zamana kadar
sabrettim önüme gelen engelleri Allahü tealanın izniyle aşmıştım...
Ali
ile vedalaşıp eve geldim konuyu anneme açtım... Yarın gidecektik
görüşmeye... Cok heyecanlıydım nedense... Sabah erkenden kalkıp
giyindim...Heyecan gitmek bilmiyordu bir sağa bir sola yürüyüp
duruyordum evin içinde...Ilk defa bu kadar heyecanlıydım... Oğle
namazını kıldıktan sonra yola
koyulduk annemle... Ali bizi kızın
evine kadar götürdü... Kapıyı çaldım... Kapıyı babası açtı eve buyur
etti...Biraz sohbet ettik söz asıl konuya geldisonra...kızın babası
konuşuyordu; evladım benim söyleyeceğim bir şey yok sen kızımla konuş bu
konuları dedi. Şaşırmıştım gerçekten çünkü ilk defa böyle bir durumla
karşılaşıyordum... dünyalık bir konu açılmamıştı ilk defa... Bir odaya
aldılar beni kızla görüşecektim... Sandalyeye oturdum ellerim masanın
üzerinde avucumun içerisinde ise terleyen ellerimi silmek için bez bir
mendil vardı... Odaya kız girdi nurani yüzlüydü... önüne bakarak
konuşmaya başladı... Diğer kızlar gibi bilezikten gelinlikten girmedi
konuya...Ilk sorusu namazdan oldu....
Bana namaz kılıyor musun
demedi, namazı kaç dakikada kıldığımı sordu. Mesela öğle namazın kaç
dakikada bitiyor dedi... on beş dakika civarında diye söyledim... Memnun
oldu... sonra birikmiş ne kadar paran var deyince önceki görüştüklerim
gibi konuşmaya başlayacak herhalde dedim içimden... 45 bin lira
var...
Paranın zekatını veriyor musun deyince yanlış düşündüğün için utandım..
Evet veriyorum dedim... Konuşmasına ağır ağır devam etti...
Sizden
önce üç kişi ile daha görüştüm hepsi de zengindi, güvendikleri tek
şeyleri paralarıydı.Bütün konuşmaları paraya zenginliğe dayanıyordu.
Dine ait hiçbir bilgileri yoktu ve namaz bile kılmıyorlardı. Size ilk
sorum namaz oldu çünkü namazı doğru olan ve huşu içinde kılan bir
insandan zarar
gelemez. Ailesinin hakkını gözetir haksızlık
yapamaz. Herkes için en iyisini en güzelini ister. Kimseyi hor görmez ve
ezmez. Böyle insanı bütün mahlukat sever,mahlukatın sevdiğini de Allahü
teala sever.Allahü tealanın sevdiği kul ise makbul edilen kuldur... ve
devam etti konuşmasına...Sonra zekatı sordum çünkü o parada fakirlerin
hakkı da var. Fakirlerin hakkını gözetmeyen eşinin hakkını da gözetmez.
Allahü teala ondan nasıl razı olur ki...
Ne kadar doğru
konuşuyordu konuşmaları beni çok mutlu etmişti. Dünyalık bir şey
istemiyorum diye dem etti... Yan taraftaki kitaplığı göstererek okuduğu
kitapları gösterdi. Görünce çok mutlu oldum çünkü benim okuduğum
Ehli
sünnet Alimlerinin kitaplarını okuyormuş. Ben kızarıp terliyordum
nedense, elimdeki bez mendil de iyice ıslanmıştı. Benim ise kıza
soracağım bir şey kalmamıştı,ben sormadan herşeyi anlattı bana. Son
olarak annemle konuşmak isteti, ben dışarı çıkmak için ayağa kalkınca
elimdeki mendil yere düştü. Yere göz gezdirdim ama göremedim dışarı
çıktım...
annemle de on dakika kadar konuştular içeride, annem
çıkınca evden izin isteyip ayrıldık. İki tarafta birbirinden memnun
olmuştu. Anneme içeride ne konuştuklarını sordum. Anneme nasıl
davrandığımı ailemle olan ilişkilerimi sormuş. Çünkü anne ve babanın
razı olmadığı bir evlattan Allahü teala razı olmazdı. Eve gidince konuyu
babamla konuştuk çok sevindi... abdest aldım iki rekat namaz kıldım
odamda sonra birkaç gün önce gördüğüm rüya geldi aklıma...Elimdeki sabır
kılıcıyla zorlukları aşmak nasip olmuş ve sonuca ulaşmıştım...
Bu günden itibaren düğün hazırlıklarına başlayacaktık artık...
Söz
kesilip aileler arasında yüzük takıldı. Düğün konusu biraz sıkıntılı
olmuştu...... akraba tarafı çalgılı olmasında ısrar ediyor ,ben ise dini
yönden olmayacağını anlatmaya çalışıyordum. Ben yumuşak huylu oldukça
onlar daha fazla üzerime geliyorlardı. Düğün çalgılı olurmuş onlara
göre. Cenaze evi gibi dualar edilip mevlit okutulmazmış... Ne yapacağımı
şaşırmış ve iyice bunalmıştım. Defalarca haram olduğunu anlatsam da
çalgısız olması gerektiğini kabul ettiremiyordum... Bir akşam evde
akrabalarla toplandık bu konu hakkında konuşuyorduk. Bir şartla
isteğinizi kabul ederim deyince hepsi şaşırdı... herkes gözlerini bana
çevirmiş ne diyeceğimi bekliyorlardı. Öldüğümde mezara benimle girecek
olan varsa ve benim yerime hesap vermek isteyen olursa kabul edeceğimi
söyledim... Kimse yüzüme bakmıyordu artık utanmışlardı açıkçası... Bu
konu da böylece şekilde kapamış oluyordu...
Bir Perşembe günü kız
tarafıyla sözleşip düğün alış verişine çıktık...Nişanlım sanki yanımda
köle gibi duruyordu. Ben ne göstersem olur beğendim diyordu. Bir insan
bu kadar mı mütevazi bu kadar mı ince olabilirdi. Onun bu durumunu
gördüğüm zaman ben en kaliteli en güzel olan eşyaları alıyordum. Onu
mutlu etmek için elimden geleni yapmak istiyordum... Evimizi döşemiştik
her şey çok güzel gidiyordu... düğün günü gelip çatmıştı... heyecandan
ölecek gibiydim elim ayağıma dolaşıyordu adeta. Düğün tam istediğim gibi
olmuştu....
Evliliğimizin ilk yılları diğer evlikler gibi
tartışma ya da kavga ile geçmiyordu. Biz İslamın etrafında birleşmiştik.
Hiçbir sorunumuz da olmuyordu. Eşimin zekasına güzel ahlakına güler
güzüne hayrandım... Onsuz zaman geçmiyordu, işteyken fırsat buldukça
arıyordum,sesini duyuncada çok mutlu oluyordum. Konuşmasında içimi
rahatlatan bir tesir vardı. Bunu nasıl yapıyordu bir türlü
anlayamıyordum. Eve gittiğimde beni her zaman güler yüz ile karşılardı, o
anda bütün yorgunluğum giderdi. Yemek hazırlarken yardım ederdim. Sen
otur yorgunsun der, ben de içeri gidip otururdum. Onun üzülmesini hiç
istemiyordum çünkü. Her ne isterse yerine getirmek için can atıyordum...
Benden bir şey istesin diye gözlerinin içine bakardım. Arada bir
arabamla gezerdik,gezdirince mutlu olurdu... Yine bir gün gezdirmek için
çıkıp arabaya bindik. Dönüp bana baktı. Sabır çok güzeldir,sabır insanı
bu araba gibi ulaşmak istediği yere götürür dedi. Neden böyle bir şey
söylediğini anlamamıştım... biraz gezip eve gelmiştik... Birkaç gün önce
yatak odasının kapısı bozulmuş, kilidi zor açılıp kapanıyordu.
Geçen
gün mahallemizde hırsızlık olayı olduğu için odamızın kapısını
kilitliyorduk... Bir haftadır eşimin midesi bulanıyor bunun içinde
geceleri sık sık kalkıyordu... benim uykum çok hafif olduğu içinde hemen
uyanıyordum...
O gece tekrar midesi bulanmış olacak ki kalktı,
kalktığını hissedip gözlerimi açtım ama uyandığımı anlamadı. Yavaş yavaş
kapıya doğru ilerledi...Fakat o anda gözlerime inanamayacağım bir olay
gerçekleşti...
Ben rahatsız olmayım diye kilitli olan kapının
anahtarına bile dokunmadı...kapı kilitliydI Eşim
Bismillahirrahmanirrahim dedi ve kapıyı açmadan dışarı çıkmıştı. Bu
durumu görünce kalbimin atışları hızlandı terlemeye başladım...yataktan
kalktım gözlerim, kapıya odaklanmıştı... yatak odasının camından
lavabonun ışığı belli oluyordu...
Lavaboda elini yüzünü yıkayıp
ışığı söndürdü. Ben hemen yatağa yatıp uyuyormuş gibi yaptım. Fakat eşim
kapıyı açmadan odaya girdi... Kalp atışlarım iyice artınca dayanamadım
uyanmış gibi yaparak Yatakta doğrulup oturdum... Eşimin yüzüne baktım...
adeta güzü nurlanmış parlıyordu... Uyandığımı görünce gülümseyerek
yüzüme baktı. Ne yapacağımı ne diyeceğimi bilemedim.Rahatsız mı ettim
diye sordu. Yok çıktığını bile duymadım deyince gülümsedi ve yattı...
Işe
gittiğimde sürekli o anları düşünüp duruyordum. Bu nasıl olabilirdi?...
Akşam eve gittiğimde zile basmadım ve kapıyı anahtarımla açtım. Kapıyı
açtığımda eşimi karşımda buldum... işten geldiğimde kapıyı
açmak
için bekliyormuş... Selam verip içeri girdim elimi yüzümü yıkayıp
sofrayı hazırladık yemeği yedik... Bu gün neden durgunsun bir şey mi
oldu? Diye sordu... Cevap veremedim... Dün geceki olayı nasıl
sorabilirdim ki... Sana bir şey söyleyeceğim diyerek elimden tutup beni
ayağa kaldırdı...gözlerinin
içine bakıyordum... buyur söyle
dedim... Hamileyim dedi... Ondan sonrasını hatırlamıyorum zaten... O
anda ayaklarım boşaldı... Düşüp kalmışım yerde... Yarım saat sonra
kendime geldiğimde eşim yanı başımda oturuyordu... Yattığım yerden
doğrulup eşime bakınca utanıp yüzünü yere çevirdi... Bu habere o kadar
sevinmiştim ki anlatamam...
Akşamları
işten eve gelirken artık bebek eşyaları alıyordum... Geceyattığımızda
eşimle hep hayal kurap duruyorduk... Cocuğumuz belli bir yaşa geldiğinde
ilk hangi kitabı okumalıydı acaba... Ilk önce namaz kitabındakin
bilgileri öğrenmeliydi. Ondan sonra hangisini okutsak acaba İslam
Ahlakını mı? Herkese Lazım olan İmanı mı okutsaydık... Yok yok ilk önce
Halifelerin menkıbeleriyle yeşertmeliydi kalbini... Benim evladım Ehli
Sünneti savunan Ehli Sünneti yaymak için çabalayan bir kul olmalıydı onu
bu şekilde yetiştirmeliydik... Her akşam belli bir zaman dilimi
içerisinde eşimle İmam-ı Rabbaninin mektubatını okuyorduk. Bir akşam
okurken yorgunluktan gözüme ağrı girince eşime rica edip sesli okumasını
söyledim ve gözlerimi dinlendirmek için kapattım.
212. Mektubu
okuyordu... Bir ara gözlerimi açtım elindeki kitap kapalıydı. Gözlerimi
açtığımı görünce hemen kitabı açıp gözlerini kitaba dikti... anladım ki o
kadar sayfayı ezberlemiş ve ezberinden okuyordu. Okuduğu
mektup
bitince durdu... mektubatı bu zamana kadar kaç defa okudun diye sorunca
bilmiyorum dedi... Peki kitabı bitirmen ne kadar sürüyor? Bir hafta diye
cevap verdi.. Anladım ki eşim manevi derecelere yükselmişti.. beni
rahatsız etmemek için kapıyı açmadan çıkması bir kerametti...
O
günden sonra eşime olan hürmet ve saygım daha da arttı. Eşim bir evliya
idi... Ilmihal okuduğumda anlamadığım yerleri eşime soruyordum. Öyle
güzel açıklayıp anlatıyordu ki hayran kalmamak mümkün değildi...
Hikmetini bilmediğim en ufak bir davranışını görsem soruyordum. O da
hemen açıklar;
ilmihalin şu sayfasında yazıyor diye söylerdi...
Her haline sabrediyordu ve her haliyle de şükrettiği ortadaydı...
İslamiyeti yaşayan bir numune vardı karşımda, bu yüzden Allahü tealaya
her saniye şükretsem yine az gelirdi...
Eşimin birkaç kerametini
daha görünce dayanamadım, artık ne pahasına olursa olsun bu konuyu
konuşacaktım kendisiyle... her zamanki gibi işten geldim yemek yedik
konuyu konuşmak için eşimi karşıma aldım... giderek büyüyen bir
heyecanla yavaş yavaş konuşmaya başladım..
İslamiyetin en ince
kurallarına en güzel şekilde dikkat ediyorsun. Konuyu uzatmak
istemiyorum dediğim anda eşim konuşmaya başladı... "Sabır güzel şeydir.
Sabrederken şükretmek daha güzeldir. İnsan her haline sabreder ve
şükrederse Allahü teala ona daha iyilerini ihsan eder"... Artık ağzımdan
tek
kelime çıkmıyordu, eşimde konuşmasını bitirmişti... O günden
sonra ona olan davranışlarım daha dikkatliydi. Onu kırabilecek her
şeyden uzak duruyordum... bir akşam annem aradı komşu kızının düğünü
varmış iki gün sonra, düğüne beni de davet etmişler. Eşimle birlikte
gittik düğüne, her şey İslama uygun
düzenlenmişti. Erkekler ve
bayanların yerleri farklı bölümlerdeydi... düğündeki İslama uyma
titizliğini görünce çok sevindim. Bir akşam kendisine balkondan verdiğim
Kıyamet ve ahiret kitabı geldi aklıma. On dakika sonra küçük bir çocuk
geldi, o kızın kardeşiydi bu. Babası işe giderken arkasından ağlayan
çocuk... Abi eğilir misin dedi.. eğildim kulağıma ablasının bana çok
teşekkür ettiğini söyledi. Ben vesile olmuşum onun bu duruma gelmesinde.
Bunu öğrenince çok sevindim...
Eşim hamile olduğu için fazla
kalamadık düğünde eve gittik... Aradan aylar geçmiş ve eşim doğurmuş ve
Bir tane oğlum olmuştu... hayatımızdan çok memnunduk... Eşimle her akşam
kitap okumaya devam ediyorduk yine... Eşime üstadım diye hitap
ediyordum... O benim üstadımdı. Dünya ve ahiret saadetim
için en
büyük vesile idi... geceleri rahatsız olmasın diye oğlumuz ağlayınca
çocuğu alıp başka odaya gidiyordum... aradan iki yıl geçmiş oğlumuz
büyümüştü... Eşim her fırsatta sabır ve şükretmemi telkin ediyordu...
bir zaman sonra eşim hastalandı. Zamanımızın çoğu hastanede geçiyordu...
eşimin hastalığı artmış, benim ise elimden bir şey gelmiyordu. Bir
akşam işten eve geldiğimde kapıyı çalmama rağmen açmadı. İçeri girdim
içeriden bilemediğim mükemmel bir koku geliyordu. İçeri girdim eşim
yatıyordu ilk önce uyuyor zannettim. Uzun zaman uyanmayınca gidip
uyandırmaya çalıştığımda vefat ettiğini anladım. O anda yıkılmıştım.
İçim yanmıştı. Gözlerimden yaşlar akmaya başladı. Annemi aradım
gelmesini istedim.Eşimi diğer gün defnettik...
Eve girdiğimde
burnuma gelen o güzel koku mezardan gelmeye başladı... Her gittiğimde o
kokuyu duyardım... giremiyordum. Onu özlüyordum sadece.. Canım eşim,
üstadım vefat etmişti. Söylediği gibi yapmaya çalışıyor sabretmekten
başka çare bulamıyordum... her an onu düşünüyordum... Aylar sonra eve
girme cesareti gösterdim... gözlerim doldu ağlamaya başladım. Balkonda
çıkıp sandalyeye oturdum. Dolunay vardı... Alinin beni aradığı o akşam
geldi aklıma... O akşamda aynı dolunay vardı... gözlerimden yaşlar
akarak dışarıya çıktım... doğru üstadımın, eşimin mezarına gittim.
Saatlerce ağladım.... O güzel kokuyu hissetmeye başladım tekrar...
arkamdan bir el omzuma dokundu. Arkama döndüm eşim nurlar içinde arkamda
duruyordu... Heyecandan bir şey söyleyemiyordum.. Başım dönmeye başladı
ve bayılmışım sonra...
Uyandığımda sabah ezanı okunuyordu...
Kalktım etrafıma baktım... Eşimi gördüğüm anda... sabret dediğini
hatırladım... Camiye gidip sabah namazını kıldıktan sonra dışarı
çıkarken cebimde bir şey olduğunu fark ettim... Elimi cebime attım bir
tane mendil vardı... Eşimin evinde ilk konuştuğumuz zaman avucumun
içindeki mendil ayağa kalkarken yere düşmüştü bulamamıştım daha... demek
ki eşim bulup saklamış... Mendilin bilmediğim şekilde çok güzel bir
kokusu vardı...
BU GERCEK BIR HIKAYEDIR BU HIKAYENIN YAZARI YAZININ SONUNA EKLEDİĞİ
CÜMLELER
İSE ŞÖYLEDİR... ( Bu yaşananları babamın günlüklerinden derleyerek
sadeleştirdim... Hikayede anlattığım kişiler annem ve babama aitti.
Doğan o çocuk bendim. Sabır ve şükür insanı en üst derecelere
yükseltecekkanatlardır...) Allahü teala herkese böyle eş nasip eylesin
... SON..
cok
tesekkur ediyorum kiymetli vaktinizi ayirip okudugunuz icin ,bekar ve
evli kardeslerimizin bu kissadan bolca hisse alacagina inaniyorum,bu
hikayedeki saliha hanima bir fatiha bagislamayida ihmal etmeyelim
lutfen..)
ALLAH EN GÜZEL VEKiLDiR
Azıcık müslimânlıgı et merak,
Din büyüklerinin sözüne bir bak!
Okusan, anlarsın sen de, o zemân,
Ne diyor Muhammed aleyhisselâm?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder